Bitki Ekolojisi - Fitocoğrafya

BİTKİ EKOLOJİSİ
 Ekolojik Bitki Coğrafyası
       Bilindiği üzere ekolojik bitki coğrafyası bitkilerle ve bunların yetiştikleri ortam arasındaki münasebeti inceler. Ekolojik faktörler;
      — İklim elemanları (klimatif faktörler)
      —Toprak faktörleri (edatif faktörler)
      — Biyotik faktörler (canlı faktörler)
      İklim elemanları
Sıcaklık, su, ışık, rüzgâr ve su gibi unsurlara ayrılırlar.
     
 Sıcaklık
      Ağaçlar ısı sayesinde çiçeklerini açmakta ve meyveler olgunlaşmaktadır. Bilindiği üzere sonbaharla birlikte düşük sıcaklıklarda asimilasyon olayı durmakta olup, genellikle birçok bitki için 0 santigrat derece kritik nokta olarak kabul edilmektedir. Nitekim sıcaklık bir uygun bir dereceye yükselince bitkinin canlılık kazandığı gözlemlenmiştir. Böylece güneşin ısı ve ışınları her canlıya ulaşarak sebze ve meyveler vücut bulmaktadırlar. Örnek: Abies Sibirica (Sibirya Göknarı)  Larix Sibirica (Sibirya Karaçamı) ve Pinus Cembra (İsviçre Çamı)  - 40 santigrat derece ila  -70 santigrat derece arasında seyreden soğuklara dayanabilmektedirler. Hatta kaplıcaların 90 santigrat derecelik sularında yaşayan Diatomerler bile vardır.
        Bitkiler uygun olmayan şartlarda hayatlarını devam ettirebilmek için belirli zamanlarda çeşitli formlara kavuşmaktadırlar. Bu formlar bilim adamı Raunker tarafından 5 tipe ayrılmıştır:
 1-Fanerofitler
        Fanerofitler kışı toprak dışında kalan ve uçlarında tomurcuk taşıyan sürgünleri ile geçirirler. Bunlar tamamen odunsu bitkileri içerip;
        “a-Mega fenorofitler
         b-Nano fenorofitler” diye iki grupta kategorize edilirler.
        Mega fenorofitler tomurcukları yerden 2 m yukarda olan bitkilerden olup, bütün ağaçlar
bu gruba girer. Nano fenorofitler ise tomurcukları yerden 0,25–2 m üstünde olup, bütün çalılar bu gruba girerler. Örnek: Juniperus Commınus(ardıç), Corylus avellena (fındık), Buxus semperuirens(şimşir) ve Erica verticillata (fındık).
2-Kamofitler(bodur bitkiler)
        Kamofitler yüzey bitkileridir. Tomurcukları yerden 30 santimetreye kadar olan bodur çalılar, yastık oluşturan bitkiler, yarı çalılar, sürünücü gövdeli tüm bitkiler bodur bitkiler gurubuna girerler. Örnek: Astragalus microcephalus (Anadolu Geveni), Acantholimon Corypyllaceum, Onobrychis cornuta ve Helienthemum nummularium, Thymus kotschyanus.
3-Hemikriptofitler (otsu bitkiler)
        Hemikriptofitler tomurcukları kışın toprak üzerinde canlı ya da ölü yapraklar tarafından korunan bitkilerdir. Daha çok ılıman bölgelerde yaygındırlar. Bunlar aynı zamanda kök sistemi devamlı canlı tutularak depo organ görevi gören bitkilerdir. Örnek: Taraxacum officinale, Ranunculus majör, Fragaria, Convolvulus arvensis.      
  4-Geofitler (toprak altında soğanlı yumrulu çiçekli bitkiler)
        Geofitler kışın toprak altında kök, rizom, soğan yumru gibi organlar yardımıyla geçiren bitkilerdir. Örnek: Cyclamen, Crocus, Colchicum, Galanthus, Orchis, Merendera trygina, Solenum tuberosum ve İris.       
 5-Terofitler (tomurcukları tohum içerisinde korunan tek yıllık bitkiler)
         Terofitler tek yıllık bitkilerdir. Uygun olmayan devreleri tohum halinde geçirirler. Bunlara Annuel (yıllık ) ya da efemer adı verilir.Örnek: Centaurea depressa (Peygamber çiçeği), Papaver rhoeas (gelincik), Triticum (buğday) ve Hordeum (arpa).     

Işık
        Günlük ışık alma süresi foto periyodizm olarak adlandırılır. Foto periyodizm olayı sayesinde bitkiler; “Kısa gün bitkiler, Uzun gün bitkiler ve Nötr bitkiler” diye üç gruba ayrılırlar.
         Günlük optimum ışık ihtiyaçları 12 saatten daha az olan bitkiler kısa gün bitkileridir. Örnek: Cannbissativa, Oryza sativa ve Nicotiona tabacum.
         Günlük optimum ışık ihtiyaçları 12 saatten fazla olan bitkiler uzun gün bitkileridir. Örnek: Psıum sativum(Bezelye), Hordeum sativum(Arpa) ve Spina cia oleracea(Ispanak).
         Günlük optimum ışık ihtiyacı fotoperiyodizme bağlı olmayan bitkiler Nötr bitkiler olarak bilinmektedirler. Örnek: Lycopersicum esculentum, Helianthus annus (Ayçiçeği) ve Zea mays.

 Su
           Aslına bakarsak bitki alemi su, nemli ve kurak ortam fark etmez, hemen her alanda kendini hissettirip adeta her yerde varım demektedir. Bu yüzden bitkiler bulunduğu ortama göre tanımlanmışlardır. Şöyle ki;                                              
         Suda yaşayan bitkiler Hidrofit bitkiler olarak tarif edilmektedir. Örnek: Egeria Densa (Elodea-akvaryum çiçeği)      
        Nemli yerlerde yaşayan bitkiler higrofit bitkiler olarak bilinmektedir.
        Kurak yerlerde yaşayan bitkiler de kserofit bitkiler adı verilmektedir.
        Tuzlu topraklarda yetişen tuzcul bitkilere halofit bitkiler denir
       Şurası muhakkak suyun azalmasına paralel olarak her hangi bitki türünün dayanma noktasını aşarsa o bitki için artık yaşama imkânı kalmadığının bir göstergesi demektir. Mesela step sahalarda ormanın yetişmesini imkânsız kılan asıl neden yıllık yağışın 250–300 milimetrenin altına düşmesidir. Bu yüzden yağış azlığından ileri gelen kuraklığa Fiziki kuraklık, yeteri yağış olmasına rağmen bitkilerin aşırı soğuk dolayısıyla bünyelerinde taşıdıkları suyun donmuş olması, fazla asitli ya da fazla tuzlu olması gibi birtakım sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan kuraklığa ise fizyolojik kuraklık denmektedir. Zira bir coğrafi alanda bitkilerin yağıştan istifade edebileceği su miktarı buharlaşmaya, terlemeye, don olaylarına, yağışların karekterine, araziyi teşkil eden taşların tabiatına bağlıdır. Hakeza dağlara has mobilyacılıkta kullanılan adına akakir denen bir ağaç gibi nice başka yerlerde izine rastlanılmayan ağaçların bulunması da bir başka gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Not: Bitkiler, bulundukları ortama uyum sağlamada yeteneklidirler. Çok farklı ortamlarda yetişebilirler.Bu durumlara verilen adlar şunlardır:
     Kurakçıl -kserofit
     Orta derece su isteyen -mezofit
     Nemcil  -higrofit
     Tuzcul  -halofit
     Kalker seven -kalsifil
     Kalker sevmeyen -kalsifob
     Kumcul -psamofit
     Kaya Bitkisi -litofit
     Gölgecil -ombrofil
     Topraksız Yetişebilen-epifit                     

BİTKİ COĞRAFYASI
        Bitki coğrafyası hem bitki topluluklarını inceler hem de bir bitkiyi diğer bitki ile karşılaştırmasını yapan bir bölümdür. Nitekim bitki topluluklarının analizi ve sınıflandırılması fizyolojik çevreyle ilgili esaslar ve floristik esaslar diye incelenirler. Bu bakımdan fizyo-ekolojik esaslar, yetişme yerine bağlı birçok bitki topluluklarını göz önünde tutarak (assosyon) inceler. Zira coğrafyacılar daha çok formasyonları,  botanikçiler ise assasyonları esas alarak incelemektedirler.
         FORMASYONLAR
         1-Orman formasyonları:
a-Yağmur ormanları
b-Muson ormanları
c-Kurak ormanları
d-Kış ormanları
e-İğne yapraklı ormanları
f-Sert yapraklı ormanları
        2-Maki formasyonları
        3-Garig  formasyonları.
        4-Ot formasyonları.
        5-Çöl  formasyonları.
        6-Tundra  formasyonları.
       Bir alanı kapsayacak yağışların buharlaşma ve terleme olayları ile ilgili münasebetleri ortaya koymak için araştırıcılar birtakım metotlar ortaya koymuşlardır. İşte bu metotlar sayesinde bir takım bitki toplulukları ile  bir takım vejatasyon tiplerinin  birbirinden ayırt edilebilme fırsatı yakalanmıştır. Mesela Yağmur ormanları tropik bölge ormanları olup yıllık yağış 200–400 cm civarı arasında değişim göstermesinden dolayı bu ismi almıştır. Nitekim bu formda büyümeyi engelleyen herhangi bir kurak devre bulunmamaktadır. O halde  Tropik yağmur ormanları 3 grupta açıklayabiliriz:
       1-Güney Amerika’da Amozon havzası ile Ant dağlarının doğu yamacındaki bölge.
       2-Batı Afrika’da  Guinea körfezi çevresi arasında kalan bölge ve Kongo havzasına kadar uzanan bölge.
       3-Asya’da Hint-Malezya bölgesi.
Genel itibariyle bu ormanlar 2–4 ağaç katı, çalı katı, orman altı örtüsü, yosun katı ve ot katı diye birkaç dala ayrılırlar. Hatta ağaçlar, yüksek boylu çalılar, liyanlar ve epifitler bu ormanın belli başlı elemanları arasına dâhil olmaktadırlar.
       Muson ormanları tropik kurak bir dönemin bulunduğu ormanlar olup, mevsim olarak senenin 7–9 ayı nemli veya yağışlı geçmekte, geriye kalan kısım ise kurak geçmektedir. Zira muson ormanlarına ait bitkilerin hayat süreleri yağmur ormanına nispeten kısa olup, yaprak taç kısımlarının ise geniş olduğu gözlemlenmiştir.
          İğne yapraklı ormanlar sert kaya ikliminin hâkim olduğu bölgelerde yaygındırlar. Örnek: Cedrus (sedir), abiyes (Göknar),
Picea (ladin), pinus (çam).
           Sert yapraklı ormanlar yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı ve ılıman geçen bölgelerde görülüp, genel itibariyle 2– 4 m boyunda ağaç ve çalılardan ibarettirler. Öyle ki onlar her mevsim yeşil ve küçük derimsi yapraklara sahip olmanın yanı sıra daha çok Akdeniz bölgesinde rastlanan maki, şibilyak ve garig formasyonuna giren bitkiler olarak dikkat çekip, aynı zamanda kapladığı alanları rengârenk donatabilmektedirler. Üstelik bu formasyon sadece Akdenizle sınırlı kalmayıp Güneybatı kap bölgesi, Güney Avustralya, Kaliforniya ve Şili kıyılarında da mevcuttur. Yani bu bölgeler Akdeniz bölgesine yakın veya benzer iklime sahiptirler. Anlaşılan o ki ağaç formasyonların varlığı çok büyük bir nimet,  zaten onlar olmasa canlı hayatından bahsetmek mümkün olmayacaktı.
      
  Maki Formasyonu
Köken olarak orman örtüsünün tahribinden sonra ortaya çıkan ve bilhassa kıyı bölgelerinde gelişmiş 1–2 m yüksekliğinde ince gövdeli derimsi yeşil yapraklardan meydana gelmiş bitki örtüsüne maki formasyonu adı verilmektedir. Değim yerindeyse maki formasyonu Akdeniz bölgesinin bir baştan diğer başa kadar süsleyen bitki topluluklarıdır. Örnek:  Ceratonia ciliegia (keçiboynuzu), Quercus ilex (pırnal meşesi), Quercus coccifera (Sakız), Pistacia terebinthus (Mersin. Hatta bu türler içerisinde sakız, keçiboynuzu, Mersin ve pırnal meşesi hakiki Akdeniz ikliminin karakteristik olup diğer iklimlerde pek yetişmezler.
        Hakiki Akdeniz ikliminden uzaklaştıkça maki toplulukları hem türce azalır, hem de boydan (yükseklik) kaybederler. Nitekim Akdeniz kıyılarından uzak alanlarda 18–20 tür, Ege kıyılarında 13–14, Marmara kıyılarında 8–10, Karadeniz kıyılarında 4–5 türe indiği gözlemlenmiştir. Hakeza Akdeniz kıyılarında maki topluluklarının yükseklik bakımdan 800–900 metreye eriştiği, Egede 500–600, Marmara’da 300–400 metre ve Karadeniz’de ise 150–200 metre seviyelerde olduğu tespit edilmiştir. Bazı araştırıcılar maki elemanlarının maki ormanlarının tahribi neticesinde ortaya çıktığını, bazı araştırıcılar makinin silisli arazide yetiştiğini (kaya tabiatına bağlıyor), bazıları ise makinin bozulmuş şekli olan Garig formasyonun da kalkerli arazide gelişebileceğini ileri sürmüşlerdir. Hâlbuki tabiatta mesela Akdenizde genelde maki toplulukları kalkerli arazide yayılmışlardır. Garig ise silisli arazide yayılmıştır. Anlaşılan o ki maki bitkisi kaya tabiatından çok Akdeniz iklimini gösteren bir bitki formasyonudur.
        Şurası bir gerçek maki formasyonun tahrip edilmesiyle birlikte hem toprak örtüsünün süpürülmesine hem de zayıflamasına sebep olmuş ve bunun neticesinde maki elemanların birçoğu ortadan kalkmasına yol açmıştır. Sözkonusu orman sahalarını acımasızca tahribatından kala kala en az zayiat verdiğini düşündüğümüz pesent (seçicilik göstermeyen) denen bazı maki türleri ayakta kalabilmişlerdir.    
         Garig formasyonu
        Son derece kurakçıl karakter kazanmış fakir veya cılız söz konusu bitki formasyonunu Garig formasyonu diye tarif edebiliriz pekâlâ. Örnek:  Lavanta çiçeği, kekik otu, funda, yasemin, süpürge çalısı, diken çalısı türleri.
          Psödomaki
         Akdeniz karakterini taşıyan maki elemanları ile Karadeniz tesirini aksettiren nemcil ve kışın yapraklarını döken ağaçların bir arada bulunan bitki topluluklarına psödomaki formasyonu denmektedir. Yani bu durum yaz-kış yapraklarını dökmeyen maki elemanları arasına kışın yapraklarını döken maki elemanlarının karışması olayı olarak tanımlanmaktadır. Mesela Marmara bölgesinde Akdeniz ikliminin sirayet edebileceği maki elemanlarının arasında Karadeniz ikliminin sebep olduğu veya yoğun yaz yağmurlarının etkisiyle kışın yapraklarını döken ve daha nemcil karakterde diyebileceğimiz bazı bitki türleri yetişme imkânı bulabilmektedirler. Özellikle maki sahalarında belirli bir kış mevsimi olmadığından bitkiler hayati faaliyetlerini her mevsim sürdürmeye devam etmektedirler. Fakat psödomaki formasyonuna mensup bitkiler için kış mevsimi dinlenme devresi olup, aynı zamanda bu tür bitkilerde yaprak dökümü bile görülebilmektedir. O halde Psödomaki formasyonunu oluşturan elemanlardan bazıları için örnek verebiliriz. Örnekler: Yabani fındık, ayı üzümü, orman gülü (rhodadendron)

 Ot formasyonları    
       İklim, toprak ve rölyef gibi yetişme şartlarının ağaç yetişmesine imkân vermediği yerlerde, belirli zamanlarda yağış durumu veya toprağın derinliklerine sızmayacak derecede suyla beslenip yetişen bitkilerin meydana getirdiği topluluğa ot formasyonu denmektedir. Ot formasyonları; savan, step ve çöl formasyonları olarak üç grupta mütalaa edilirler.
       Savan
       Tropikal bölgelerin kurak mevsimi bulunan bölgelerde gelişen ve içlerinde seyrek olarak ağaçların da yer aldığı yüksek boylu otlardan meydana gelmiş bitki topluluğuna savan adı verilir. Anlaşılan o ki orman formasyonu buralarda yerini yüksek boylu otlara vermiştir. Yine de bu demek değildir ki savan sahaları tamamen ağaçtan mahrum yerlerdir.   Bilakis Tropikal bölgelerin yıllık yağışı 1000 mm’nin üstünde olan ve kısa kurak devresi bulunan yerlerde nemli savanlar gelişmiş halde bulunup, bunlar arasında yapraklarını döken ağaçlar da bulunur.
       Yıllık yağışı, 500 mm arasında olan ve 5–7 ay kuraklık geçiren kuraklık geçiren tropikal bölgelerde ise kurak savanlar yer alıp, ister istemez bu durumda ağaç nadiren bulunacaktır. Dolayısıyla buraları daha çok yüksek boylu otlar kuşatmıştır.
        Tropikal bölgelerin 8–10 ayı kurak geçen ve yıllık yağışı 500 mm’nin altında olan yerlerde dikenli bir hal alır ki savanların bu türüne dikenli savan denmektedir.
        Stepler (Bozkır formasyonu-preri)
Bilindiği üzere orta kuşakta yağışların ağaç yetişmesine yetmeyecek kadar az olan yerlerde yaz kuraklığına dayanamayarak güz mevsimine yakın bir dönemde solan ve aynı zamanda ortadan ansızın kaybolan ot formasyonuna step formasyonu denmektedir. Dolayısıyla  yağış miktarının 250 –300 mm’yi aşamadığı steplerde umumiyetle ağacın olmadığı belirlenmiş olmakla birlikte zemini nispeten nemli yerlerde tek tekte olsa nispeten  ağaç görülebilmektedir.      
       Bozkır formasyonunun başlıca yayılış alanları Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarıdır.  Memleketimizde doğal step sahaları olup,  özellikle İç Anadolu, Tuz gölü çevresi, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Trakya’da ki bazı step sahalar ormanların tahribi neticesinde meydana gelmiş sekonder step sahaları olarak bilinmektedirler.
    
Flora âlemleri
Dünya bitki örtüsü bakımından Avustralya, Antartika, Holarktik, Paleotropik, Neotropik ve Kap florası olmak üzere 6 flora âlemini diye tasnif edilirler.    
      
Holarktik Flora âlemi
     Holarktik flora âlemi kuzey yarımkürenin soğuk ve ılıman bölgelerini içine alan bir flora âlemi olup, bu söz konusu âlem Akdeniz, Avrosibirya, Doğu Asya ve Kuzey Amerika diye 5 bölgeye ayrılmaktadır.
     Doğu Asya Bölgesi
     —Yağışı bol bir bölge olup, yıllık yağışı ortalama 500 mm’ye tekabül etmektedir.  Bu arada kışlar ise kurak geçip, yaz mevsiminde yerini yağışa terketmektedir.
     —Bölgenin güneyinde subtropik karakterde yağmur ormanları olup kuzeye gidildikçe bu ormana has bir takım karakteristik özellikteki bitkileri ortadan kalktığı gözlemlenmiştir.
     —Kuzeye çıkıldıkça yağmur ormanları yerine yaprak dökümünün belirgin hale geldiği ağaç toplulukların hâkim olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle yağmur ormanları Himalaya’nın doğu etekleri, Orta Çin, Formoza ve Güney Japonya’ya kadar uzanmaktadır.    
      —Doğu Asyanın yazlık ormanları Avrupadaki yazlık ormanlardan floristik bakımdan zengin olduğu gözlemlenmiştir. Yani Doğu Asya’nın yarısı Juglandeceae familyası mensuplarının teşkil ettiğini söyleyebiliriz. 
      Orta Asya Bölgesi
         — Orta Asya bölgesi doğuda Gobi çölünü (1000–1500 m), Kuzeyde Tibet yaylasını (4000–5000 m)  içerisine alır. Zaten Batı Türkistan’ın dışında kalan bir kısım bölge ise çöldür.
      — Ormanlar yağış alan yüksek kısımlarda yer alır (300–350 mm).
      — Bölgenin batısı çayır stepleri halindedir.
      —Doğuya doğru gidildikçe astragalus stepleri hâkim hale geçer. Bunun yanısıra Artemisia stepleri de yer alır.
      Akdeniz Bölgesi
      —Ilıman ve yağışlı kışlarla geçen ve aynı zamanda sıcak ve kurak yazlarla karakterize edilen alanlar Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgeler olarak tanımlanır.
      —Bu bölge uzun medeniyetlere sahne olduğundan bu arada ister istemez bitki örtüsü tahrip edilmesi neticesinde tipik form olarak maki topluluğu meydana gelmiştir.
      —Akdeniz bölgesinde Pinus Brutia (Kızılçam), Pinus Pinea (Fıstık çam), Pinus Sılyvestris (Sarıçam), Fagus Slyvatica, Fraxinus (Avrupa kayını), Abies (Göknar), Cedrus (sedir) Akdeniz ikliminin hâkim olduğu bölgelerde görülür.
       —Akdeniz ikliminin etkisi altına giren bölgeler: İberik yarımadasının bir kısmı (İspanya tarafı), Güney Fransanın kıyı bölgesi, İtalya yarımadasının alçak kısımları, Yunanistanın kıyıya yakın alçak kısımları, Batı Güney Anadolu kıyı bölgesi, Doğu Asyanın kıyı şeridi ve Afrikanın kuzey batısı diye sıralanırlar.
      Avro-sibirya Bölgesi
      — Avro-Sibirya bölgesi İzlanda’dan Kamçatka’ya kadar uzanıp, bu ormanlar Doğu Asya’da oldukça fakir oldukları tespit edilmiştir.
      — En fazla yağış yaz aylarında görülür.
      — Kuzeyi iğne yapraklı ormanlarla kaplıdır. Örnek- Conifera türlerinden; Larix (melez çam türleri), Abies, Pinus ve Picea teşkil eder. Conifera arasına geniş yapraklılarda karışarak Kuzey Rusya’dan Sibirya’ya kadar uzanan Tayga ormanlarını hâsıl eder. Tayga’nın kserofit karakteri yerin donmasının sebep olduğu susuzluktan  (fizyolojik kuraklık) ileri gelir.
     —Ilıman kuşağın kuzeyinden kutuplara doğru Tundra formasyonu teşkil eder. Örnek-Bryophyta, Liken, Carex.  Aynı zamanda Tundaralar yılın ¾ ü karla örtülü olup Cladonia rangiferina (ren dikeni) hâkim bitki topluluklarını oluştururlar.
      Kuzey Amerika Bölgesi
1-Kuzey Amerika bölgesi fizyonomik bakımdan Avro-Sibirya bölgesine dâhil olup, floristik bakımdanda Doğu Asya flora yapısı gösterirler.
 2-İklim ve floristik yapısı bakımdan Kuzey Amerika üçe ayrılmakta olup,
    a-Pasifik kıyı şeridi: Özellikle iğne yapraklı ormanlar gelişme gösterir.
    b-Atlas okyanus kıyıları: Kurak bölgelerinde pinus türleri, bataklık yerlerde ise hidrofitler bulunmaktadır.
    c-İç kesimler: Preri adı verilen vejatasyon yer alır.
3-Kuzey Amerikan bölgesinin güney doğusunda Virjinya ile Texas arasında kalan kesimde subtropik yağmur ormanları yer almaktadır. Özellikle bunlar arasında Quercus, Magnolia, Liyan’lar zengin ormanaltı vejatasyon oluştururlar.
     
     Paleotropik flora âlemi
—Orta ve Güney Afrika
—Tropik Asyayı içine alır.
     Paleotropik flora âlemi aynı zamanda Malezya ve Hint-Afrika alanını da kapsar.
Malezya
—Yağmur ormanları Malezya bölgesinin en tipik formasyonudur.  formasyonlarına ait bitkiler ile odun ihtiyacını karşılayan liyanlar yer alır.
—Malezya Bölgesinin kuşak kısımda muson ormanları yer alır. Sava adasının doğusunda ve K.Hindistan’ın doğusunda ki muson ormanlarını ise Tectona grandis temsil eder.
—Bölgenin güneyine gidildikçe antarktik flora âleminin etkisi görülmektedir.
Hint Afrika Bölgesi
Hint- Afrika bölgesinde kuzeyden ekvatora yaklaştıkça yağış oranı artmaktadır. Dolayısıyla bitki örtüsü şu şekilde sıralama gösterir:
         —Bitki örtüsü çöl, savan, galeriye ormanı ve yağmur ormanı şeklinde birbirini takip eder. Yağmur ormanları Gine kıyılarından Güney Havzasına kadar uzandığı gibi yer yer gök galeri ormanları ile çevrili olduğu gözlemlenmiştir. Genelde bu ormanlar devamlı su bulunan yerlerde bulunurlar. Anlaşılan o ki Afrika’nın en tipik ormanlarını Savanlar oluşturmaktadır. Savanlar; Asclepidaceae, Amaranthaceae, Acanthaceae, Scrophulariaceae, Composıtae, Malvaceae ve Legumunaceae türleri savanların tipik bitkileri arasında yer almaktadır.
          —Hint Afrika bölgesi, Afrika sahasının Güneyi ile Madagaskar çevresindeki odaları içine alıp, özellikle bunlar içerisinden Madagaskar adası endemikler bakımdan zengin bir alanı kaplamaktadır. Hatta seyyahların ağacı ismiyle anılan ve güneşe karşı dik duran Ravnala Madagascariensis burada yer almaktadır.  İlginçtir bu ağaç güneşin kavurucu sıcaklığına aldırmadan daha çok kendi kendini gölgelendirmesiyle dikkat çekmektedir. Belli ki gövdelerinin üstünde simetrik olarak her iki yana yayılmış vaziyette bulunan yaprak demetleri bu iş için seferber olmuşlar. Böylece ışık nereden gelirse gelsin bünyelerinde var olan gölgeleme tertibatları sayesinde bunaltıcı sıcakların zararlarından korunabilmektedirler.   

Neotropik Flora âlemi
         —Neotropik flora âlemi Orta Amerika ve Güney Amerika bölgesini içine alır.
         —Yeryüzünün en geniş yağmur ormanı bu bölgede, özellikle Amazon çevresinde bulunmaktadır.  Orta Amerika’nın batı kısımlarında ise (Venezüella, Kolombiya ve Brezilyanın iç kısımları)  yaprak döken muson ormanları ile kserofil çalılar yer almaktadır.
         —Neotropik flora âlemi içerisinde savanlar da geniş yer kaplamaktadır. Hatta Uruguay ve Kuzey Arjantinin otluk halde step haline geçmiş savanlarına pampa adı verilir (prerileri andırır).
         —Bölgenin güneyi (Patagonya) ise dikenli ağaçlar, kserofil çalılar, seyrek yapılı step ve otlaklarla örtülü yarı çöl halindedir.
         — And dağlarında ki (orman ve çalı kuşağından yukarıda kalan kısım) sert yapılı otlar, yastık halinde bitkiler, bodur çalılarla örtülü otlaklar halindeki bitki örtüsüne Paramo denilmektedir.
      
  Kap Flora âlemi
  —Küçük flora âlemidir.
  —Yağışın 2/3’ü kışın düşer.
  —Maki formasyonu çalılardan meydana gelmiştir.
  —Orman florası sadece güney kıyıların nemli kısımlarında vardır.
  —Zengin bir floraya sahiptir. Özellikle Proteaceae familyası zengin formu oluşturmaktadır.
  —Arazi yapısının değişik oluşu dolayısıyla yağışa bağlı olarak bitki örtüsünde değişik olarak kademelenmiştir.
 Avustralya flora âlemi
 —Avustralya büyük kara parçalarından ayrılması sonucu izole olmuş bir kıta olup, aynı zamanda bitki örtüsü  % 85 endemik olan bir flora âlemidir. Yani 10.000 türden 8600’den fazlası endemiktir.
— Kıyı bölgeleri yağış aldığından daha çok yağmur ormanları yer alır. Yağış ormanları Eucalyptus ormanları ile çevrilip, bu türler Australya bölgesinde 500 türden fazlasıyla temsil edilirler. Kuzeyin yaz yağmuru alan vejatasyon kısmında ise savanlar damgasını vurmaktadır.
 —Bu flora âlemin büyük bir bölümü kurak haldedir.

Antartika Flora âlemi
       Güney Amerika’nın güney batı ucunu içine almaktadır. Bu floranın iki ana özelliği sürekli yağışlı sisli ve bulutlu olmanın yanısıra bitki örtüsünün ılıman yağmur ormanı niteliğine sahip olmasıdır. Ayrıca yağmur ormanı fagaceae (kayıngiller) familyasından Nothofagus tarafından temsil edilir. Hatta bu ormanlar lianlar ve epifitlerle örtülüdür.  Aynı zamanda bölgede bataklık ve turbalıklar da mevcuttur.
Antartika bölge Güney Georgia adaları, Kerguelen adaları ve Macquarie adalarını içine alır. Söz konusu adaların florası oldukça fakir olup, yer yer ot formasyonlarına da rastlanır. Dahası bölgenin büyük bir kısmı buz gölü halindedir.

                  

    TÜRKİYE VEJETASYON’UN GENEL GÖRÜNÜŞÜ
         Türkiye’nin bulunduğu vejetasyon konum Holoarktik flora âlemine girmektedir. Hatta Holoarktis flora âlemi de kendi içerisinde; Akdeniz havzası ve Turan – Önasya flora bölgesi diye tasnif edilip,  başta Ege, Akdeniz’in büyük bir bölümü ve Güney Marmara büyük ölçüde Akdeniz havzasına dâhil olup,  geriye kalan Kuzey Anadolu, Trakya, Paleoboreal Avrupa, Orta ve Doğu Anadolu ise Turan – Önasya flora bölgesine girmektedirler. Şayet fitocoğrafya yönünden değerlendirme yapacak olursak; Kuzey Anadolu ve Kuzey Trakya,  Avrupa – Sibirya flora bölgesine dâhil olup,  diğer Ege ve Akdenizin büyük bir bölümü, Biga yarımadası, Akdeniz, Güney Doğu Anadolunun güneyindeki plato ve ovalar Mezopotamya rejyonu içerisinde kalmaktadır.
   Kısaca Türkiye florası:
   1-İran-Turan
   2-Avro-Sibirya
   a-Öksin flora sektörü
   b-Kolşik flora sektörü
   3-Akdeniz
   4-Mezopotamya
diye tasnif edilmektedir. Türkiye’de hem vejatasyon formasyonunun değişmesine neden olan faktörler hem de ormanların önemli ölçüde ortadan kalkmasına neden olan unsurlar şunlardır;
   —Ülkemizde değişik rejyonal iklim şartlarının hüküm sürmesi,
   —Türkiye topoğrafyasının yükseklik, eğim ve bakı şartlarının kısa mesafeler dâhilinde sık sık değişmesi,
   —Özellikle kuvaterner (dördüncü zaman)’de meydana gelen iklim değişmeleri (ekolojik şartlar)  ve Avro-Sibirya, Akdeniz subtropikal, İran-Turan flora bölgesine ait vejatasyon alanlarının devamlı olarak parçalanması,
   —Kurak ve yarı kurak bölgelerimizde insanın tabii vejatasyon üzerinde önemli ölçüde müdahaleleri” şeklinde sıralayabiliriz. Nitekim bu tip müdahaleler klimaks türlerin azalmasına, kuru ormanların ortadan kalkmasına ve antropojen steplerin yaygınlaşmasına neden olmuştur.
        Demek ki herhangi bir alanda bitki örtüsünün tutunması ve gelişmesi o alanın iklim, toprak, topoğrafya, beşeri faktörler, ekolojik şartlara bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Hatta ortamda veya ekosistem dâhilinde normal denge oluştuğunda, o ortama uyan yeni bir klimaks bitki topluluğu bile yerleşebilmektedir.
     
 Bitki örtüsü ve iklim faktörleri arasında ilişkiler:
            1-Sıcaklık
            Bilindiği üzere Türkiye vejatasyon için en ideal eşik sıcaklık değeri 8 santigrat derecedir. Zira araştırmacılar tarafından; 8 santigrat dereceyi başlangıç noktası olarak kabul edip esas aldıklarından, başlangıçla sona eriş tarih arasındaki ortaya çıkan rakama tekabül eden devreye vejatasyon süresi veya vejatasyon devresi olarak değerlendirirler. Bu kıstaslardan hareketle yurdumuzda vejatasyon devresinin en uzun olanının Güney kıyılarımız olduğunu, yani bu kıyılarımızda vejatasyon süresinin 260 günden fazla olduğu belirlenmiştir. Hatta Alanya, Anamur ve Antalya gibi bölgeler de vejatasyon süresi yıl boyunca konumunu koruyabildikleri gözlemlenmiştir.
            2-Yağış
           Türkiye’nin kuzeyinde nemli ılıman, nemli soğuk ormanlar ve su isteği fazla olan higrofitler yaygın durumdadır. Fakat yine de kuzey kıyı şeridi hariç Türkiye genelinde Akdeniz ve Ege kıyı kuşağı boyunca yaprağını dökmeyen, ağaç ve çalıların hâkim olduğu kserofitler ile Orta ve Doğu Anadolu’da kışın soğuğa yazın kuraklığa dayanan meşe, ardıç, yer yer karaçam ve orman sınırının altında ilkbaharda yeşeren yazın kurak devre sonucu meydana gelen step vejetasyonunun hâkim durumda olduğu tespit edilmiştir.
           3-Bulutluluk ve bağıl nem
           Vejetasyon devresinde bulutluluğun ve nisbi nemin düşmesi, evapotransprasyonun artırmakta ve dolayısıyla kuraklığın kuvvetlenmesine neden olmaktadır.
         
 Sıcaklık, yağış, bulutluluk ve bağıl nem durumu birlikte dikkatte alındığında ülkemizde bitki örtüsü ve iklim faktörleri arasındaki ilişkiler şu şekilde ortaya çıkar. Şöyle ki;
            —Ülkemizde Kuzey Anadolu ve özellikle Karadenize bakan yamaçlarda yağış, bulutluluk, bağıl nem değerleri yüksektir. Nitekim Karadeniz kıyı kesimi higrofil karakterde bitkilerin yetiştiği bölge olup, bu bölgesinin yüksek kesimlerinde daha çok soğuk şartlara uymuş ibre yapraklı ormanlar yer almaktadır. Örnek: Kızılağaç, ladin, göknarı, ihlamur gürgen, kayın vs. Ayrıca Kuzey Anadolu fitocoğrafyada dağların yüksek ve güneye bakan yamaçlarında ise soğuğa dayanıklı ışık isteği fazla olan sarıçam ve karaçam ormanları vardır.
            —Sıcaklığın nispeten fazla, bulutluluğun düşük olduğu Ege ve Akdeniz kıyılarında kuraklığa dayanıklı maki, frigana, kızılçam, fıstık çamı, servi (selvi-cupressus), palmiya ve turunçgiller gibi sıcaklık bitkileri vardır.
            — Kışlar soğuk, yağışların az düştüğü Orta Anadolu ve Doğu Anadoluda step vejatasyonu bulunmaktadır.
            —Vejetasyon süresinin birkaç ayı kapsadığı, düşük sıcaklıkların yüksek olduğu alanlarımızda (dağlarda) subalpin –alpin denilen çayır formasyonu yer almaktadır.
           — Yarı kurak- yarı nemli bölgelerimizde park görünümlü kuru ormanlar, ardıç, meşe, karaçam ve bunların karışık olduğu topluluklar bulunmaktadır.
          
   Bakı ve eğim
             Karadeniz bölgesinin arka ve iç kesimlerin kuzeye bakan yamaçlarında sarıçam, güneye bakan yamaçlarında meşe ve ardıç toplulukları ile antropojen stepler hâkim durumdadır. Örnek: Sarıkamış ve Hopa. 
             Karadeniz sahil rejiyonunun kuzeye bakan yamaçlarında ise ardıç, sarıçam ve meşeler baskın duruma geçmektedir.
             İç Anadolu’da bakı durumuna baktığımızda kuzey yamaçlar ardıç ve meşeler, güney yamaçların ise step ve antropojen steplerle kaplı olduğu gözlemlenmiştir.
             Genel bir bakı tanımı yaptığımızda; Akdeniz bölgesi hariç diğer bölgelerimizde kuzey yamaçlar nemli olmaktadır. Yani buralar yarı nemli lokal ortamlar ve rejiyonlar olması nedeniyle higrofil- mezofil karakterde vejatasyon formasyonlarını bağrında taşımaktadır. Güneye bakan yamaçlar malum, kurak ve yarı kurak ortamlar oluşturduğundan dolayı daha çok kserofik karakterde ağaç, çalı ve ot toplulukları ile kaplıdır.
           
 Bitki örtüsü ile Biyotik (beşeri) faktörler arasında ilişkiler:
        —Tabi bitki örtüsünün sürekli tahribi neticesinde eğimli yamaçlar erozyona uğramış, derken ana materyal yüzeye çıkmıştır. Anlaşılan o ki ortam bozulmasına paralel olarak ortamda klimaks türlerin sahadan çekilmesini beraberinde getirmiş ve böylece geriye bitki örtüsü olarak kala kala birkaç kanaatkâr ağaç, çalı ve ekseriya otsu türler kalmıştır.
       —Step ormanlarının çeşitli yollardan tahribi step alanların genişlemesini sağlamıştır.  Karadeniz kıyı kuşağında ise yer yer psödomaki (yalancı maki) topluluklar gelişmiştir.
        —Vejetasyon örtüsünün tahrip edildiği alanlarda klimaks türler azalmış veya tamamen yok olmuş ve bunun neticesinde yerini kurakçıl bitki toplulukları ana kayaya bağlı türler yaygınlaşmıştır. Hatta bitki ortamı bir veya birkaç türün yayıldığı saha haline gelmiştir.
         —Genelde memleketimizde klimaks türler önemli derecede değişmiş onun yerine ortama yabancı türler denilen kozmopolit türler ön plana geçmiştir.
— Ülkemizdeaşırı hayvan otlaması, tarıma uygun olmayan alanlarda tarım yapılması, eğimli alanların sürekli traşlama yapılması ve orman bakımın sağlanamaması gibi etkenlere bağlı olarak vejatasyon örtüsünün büyük ölçüde kan kaybına uğradığı belirlenmiştir.

    TÜRKİYEDE BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN GEÇİRDİĞİ SÜREÇ
    Flora –Biyocoğrafya alanlarında değişmeler
          Ülkemiz Pleistosen’de ve hatta Holosen’de önemli iklim değişmelerine uğramıştır. Bu yüzden etkileri pedojenez ve jeomorfolojik yönden çok önemlidir. Bu arada Glasiyal devrelerde hüküm süren nemli iklim şartlarına bağlı olarak ormanlar geniş alanlara doğru yayılmış, hatta bugün kuzey bölgelerimizde bulunan nemli ormanlar güneye doğru ilerlemiştir. Böylece step alanları daralmış ve bunun sonucu olarak da Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’daki yüksek alanların kuzeyine düşen soğuk bölgelerde kendine has bitkilerin yer almasına yol açmıştır.
  Amanos dağlarında (Adana-Antakya) bulunan oksin kaynaklı elementler
          Amanos dağlarında özellikle kuzeye bakan yamaçlarında Akdeniz fitocoğrafya bölgesi dışında diyebileceğimiz Güney ponto, Sibirya, öksin veya kolşik elemanları bulunmaktadır. Mesela bir öksin ağacı olan Fagus oriantalis (kayın) Amanos dağların da 1100–1500 m arasında,  Antakya ve Musa dağının güney ve batı yamaçlarında ise 1900 m’ye kadar çıkabilmektedir. Örnek- Acer platanoides, Alnus glutinosa (Adi Kızılağaç), Fagus oriantalis Lipsky (doğu kayını), Evonymus latifolus, Quercus pantraea, Taxus baccata (Porsuk), Tilia argentea (Ihlamur), Ulmus glabra (Karaağaç), İlx clchica.
  Belgrad ormanlarında yer alan Akdeniz bitkileri
  Belgrad ormanlarında yer alan Akdeniz florasına ait elemanlar şunlardır:
  Arbutus Unedo, Erica verticillata, Poterium spinosum, Spartium junceum, Quercus Coccifera, Quercus infetoria, Juniperus oxycedrus, Calluna vulgaris, Cistus villosus.
  Ağrı dağı üzerinde ise Munzur, Erciyes, Nemrutda olduğu gibi Betula (Huş) ormanı bulunmaktadır.  Hakeza Tortum doğu bölgesinden olmasına rağmen Tortum Havzasında Akdeniz kökenli bitkiler mevcuttur. Örnek- Arbutus Unedo, Arbutus andrachne, Jasminum fruticans(Yasemin), Capparis spinosa ve Cotinus coogyria’dır.
           Türkiye için Holosende meydana gelen iklim değişmeleri konusunda şu şekilde genel sonuçlara ulaşılmıştır. Şöyle ki;
       — Günümüzden 8–9 bin yıl önce Anadoluda hissedilir bir kurak ve nispeten ılık bir dönem meydana gelmiştir.
     — 5–7 bin yıl önce hissedilir derecede sıcak ve oldukça nemli bir dönemin bulunduğu uygun bir klimatik değer dönemi meydana gelmiştir.
      — 3000 yıl önce serin bir dönem geçmiştir. Fakat Postglasiyal dönemde (1500–1700 yıl önce) kurak bir dönemin başladığı ve böylece orman formasyonunun yavaş yavaş yerlerini stepe terk ettiği görülmüştür. Örnek: Orta Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesi.

1-Kuzey Anadolu Fitocoğrafya Bölgesi
     Bu bölge Ordu’dan doğuya doğru uzanan kolşik ve Istranca dağlarına, hatta Bulgaristan’a kadar uzanan öksin bölgesini içine almaktadır.
             Çoğunlukla öksin bölgesine ait olan ağaç ve çalılar şunlardır:
 Abies bornmülleriana (Uludağ göknarı), Alnus glutinosa (Adi kızılağaç), Abies nordmanniana (Kafkas-Doğu Karadeniz göknarı), Acer Campestre(Ova akçaağacı), Carpınus oriantalis (doğu gürgeni), Coryllus avellana(kuzu fındığı), Coryllus colurna (ayı fındığı), Castanea sativa(Avrupa kestanesi), Fagus orientalis (Doğu kayını), Pinus Silvestris, Quercus dischorochensis(Çoruh meşesi).

             Kolşik sektörde bulunan ağaç ve çalılar ise şunlardır:
 Alnus barbata (sakallı kızıl ağaç), Picea excelsa (batı ladini), Picea orientalis (doğu ladini), Quercus pontica (meşe),   Rhodendron cauca sicum, Rhodendron smirnovi, Rhdendron ungerni (orman gülleri).
  
2-Akdeniz (Ege-Akdeniz)  Fitocoğrafya Bölgesi
           Kuzeyde Marmara kıyılarından başlayarak (Gelibolu ve Biga Yarımadası), Ege (Uşak ve Denizli bölgesine kadar sokulan), Toros dağlarının güneye bakan yamaçları boyunca yükselen kısımlar ve Amanos dağlarından güneye doğru devam eden bölgeler ve Doğu Akdeniz flora bölgesine dâhil edilir. Bu bölgede Sclerophyll (ışığı seven sert yapraklı bitkiler) vejatasyon hâkim olup, bunun yanısıra Geofitler, Terofitler ve Kamefitler gibi bölgeye has karakteristik bitkiler de mevcuttur. Bunlar dahası Akdeniz bölgesinin ormanın tahribi ile yerleşmiş olan maki bölgesinin önemli vejatasyonu olarak bilinmektedir. Zira bölgedeki önemli ağaççık ve çalı türleri şöyledir:
  Arbutus andrachne(çilek ağacı), Ceratonia Siliqua(keçiboynuzu), Daphne Sericea(defne), Juniperus oxycedrus, Myrtus comminus, Olea europea, Philleyrea Media, Pistacia lentiscus, Quercus coccifera, Quercus haas, Quercus libani, Styrax officinalis.
   3-İran -Turan Fitocoğrafya Bölgesi
          İran-Turanian kökenli karakteristik bitkiler bulunmaktadır. Örnek: Acantholimon, Acanthophyllum, Calligonum, Ferula, Alyssum, Isatis. Türkiye ise İran-Turan Bölgesi iki ana vejatasyon sahasına ayrılmaktadır. Birincisi yaprağını döken çalı ve park görünümündeki ormanların oluşturduğu dış kuşaktır. İkincisi de Orta Anadolu’nun ağaçsız alanı “gerçek step” diye anılan Orta Anadolu stepidir. Orta Anadolu ağaçsız steplerinde Artemisia fragans, Euphorbia tinctoria, Globularia orientalis, Isatis glauca, Poa bulbosa, Astragalus, Peganum harmala.
           Şurası da bir gerçek Türkiye’de floristik alanların yayılışını kesin çizgilerle sınırlandırmak mümkün değildir. Bu durumun iki ana sebebi vardır. Şöyle ki;
           —Pleistosende ve Holosende meydana gelen iklim değişmelerinden kaynaklanmaktadır.  Nitekim soğuk- glasiyal dönemlerde(Pleistosen Epoch glacials pleyistosen buzul dönemler) güneyli ve kserofitler kuzeye doğru ilerlemiştir.
  —Orografik uzanışlar bakı lokal ortamları yaratmış ve bunun sonucu olarak ortamda değişik flora bölgelerine ait bitkiler tutunmuşlardır. Mesela Kuzey Anadolu dağların güneye bakan yamaçları kserofit ve ışığı seven bitkilere, Akdeniz bölgesinde kuzeye bakan yamaçlar ise kuzeyli higrofil bitkilerin tutunmasına yataklık yapmıştır. Hakeza Amanos dağlarında çok sayıda öksin toplulukları kuzeye bakan nemli yamaçlarda toplanmaktadır.       
   
 TÜRKİYE’DE VEJETASYON FORMASYONLARI

Orman Alanları
Ağaç topluluklarının geniş sahalar halinde yayıldığı alanlar orman formasyonunu meydana getirir. Ağaç toplulukları diğer bir değişle ormanlarımız Kuzey Anadolu dağlarının Kuzeye bakan yamaçlarında deniz seviyesinden 1200 m. kadar olan kesimde yapraklı ağaçlardan (kayın, gürgen, ıhlamur, akçaağaç, meşe, kestane, kızılağaç, karaağaç) meydana gelmiş nemli ormanlar yanında ülkemizin diğer bölgelerinde dikkati çeken kuru ormanlar olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar. Ayrıca ülkemizdeki ormanlarımızı koru, bozuk koru, baltalık, bozuk baltalık olmak üzere de ayırabiliriz.
Ülkemiz ormanlık alanları 20 milyon hektar kadardır. Bu değer bütün ülke yüzölçümünün %26'sıdır. Orman alanlarımızın %21'i iyi koru ormanı, %27'si bozuk koru, %15'i baltalık, %37'si bozuk baltalık fundalık karışımıdır. Ülkemizdeki ormanlık
alanları coğrafi bölgelerimize göre Karadeniz Bölgesi ormanları, Batı Anadolu "Marmara ve Ege Bölgesi" ormanları, Akdeniz Bölgesi ormanları, İç ve Doğu Anadolu ormanları olmak üzere dört grup halinde toplayabiliriz.

1. Karadeniz Bölgesi Ormanları
Bol yağış alan bu bölgemiz kıyılarında orman alanları özellikle deniz seviyesinden başlayıp 2000 m. yüksekliklere kadar olan alanlarda Doğuda Batı kesimden daha gür bir şekilde olmak üzere yer yer daralan yer yerde genişleyen bir şerit halinde aşağı seviyelerde bazı maki elemanlarını da (Sandal, Kocayemiş, Menengiç, Akçakesme) içine alacak şekilde devam eder. Sonra ise Kuzey yamaçları boyunca 200 m başlıyan kayın, kestane, ıhlamur, gürgen, meşe, akçaağaç, kızılağaç gibi yapraklarını döken ağaçlardan oluşan ve 1200 m. ye kadar devam eden bir kuşak ile karşılaşılır.
Burası aynı zamanda yapraklı koru ormanları olarak bilinen sahadır. Karadeniz Bölgesindeki orman alanları 1200 m. den sonra Batı, Orta ve Doğu kesimde değişik bir görüntü verir. Buna göre Batı ve Orta kesimde kıyıda karaçam ve göknarlar yoğunlukta olurken Doğuda göknar, sarıçam ve ladinler yoğunluk kazanır. Karadeniz dağlarının Güney yamaçlarında ve ikinci sıralar üzerinde aşağı seviyelerde kuru ormanlar hakimdir. Burada aşağı seviyelerde çeşitli meşe türleri yoğunlukta olurken üst seviyelerde 600-800 m.'den 1000 m.'ye kadar olan kesimlerde yapraklarını dökenler
(kayın, gürgen, kızılağaç, kırağaç, ıhlamur) üst seviyelerde ise sarıçam, karaçam, ardıç ve göknarlar yer alır. Kuzey Anadolu dağlarında orman üst sınırı 2000 m. civarındadır. Bu yükseltiden sonra ağaçlar ortadan kalkar. Sahada Alpin çayırlar başlar. Türkiye genelinde Karadeniz ormanları %32 bir değer gösterir ki bu da bütün orman alanlarımızın üçte biridir.
2. Batı Anadolu "Marmara ve Ege Bölgesi" Ormanları
Bu sahadaki ormanlık alanlar Marmara Bölgesinin Kocaeli, Samanlı dağları, Bursa, Biga Korudağı ve Istranca yörelerinde dikkati çeker. Özelliklede kuzey yamaçlarda yaygındır. Bu bakımdan Uludağ, ağaççık katı, yapraklı ormanlar katı, iğne yapraklılar ve Alpin çayır katı olmak üzere bir kademeli yapı gösterir. Batı bölgesi ormanlık
alanları ülkemiz ormanlık sahalarının %38'ini kaplar. Buradaki belli başlı türler ise meşe, kayın, kestane, gürgen, göknar, karaçam, kızılçamdır. Marmara bölgesinde Uludağ'da ormanın üst sınırı 2100'dir, bu yükseltiden sonra tek tük ortaya çıkan cüce ardıçlardan sonra Alpin çayırlar başlar. Bu saha dışında Samanlı dağlarında 350- 400 metrelerden sonra, Istrancalarda, Koru dağında ve Edremit kuzeyinde Kazdağ ile çevresinde ormanlık alanlara rastlanır. Bu kesimlerde kuzey yamaçlar nemli ormanları oluştururken güney yamaçlar kuru ormanlardır. Kazdağ ve çevresi kayın
ile karaçam ormanları yanında 1200'den sonra dikkati çeken Kazdağ Göknarı ile ünlüdür. Kurakçıl orman özelliği gösteren Ege Bölgesi orman alanları ise genelde Horst sahaları üzerinde yer alır. Meşe ve ardıç türleri yanında kızıl çamlar buradaki başlıca türlerdir. Aydın dağları, Bozdağlar, Manisa ve Samsun dağı bu bakımdan
gelişmiş kütlelerdir. Bu kütleler dışında Kozak kütlesi, Beşparmak ile Madranbaba dağları fıstık çamlarının yoğunluk kazandığı dağlardır. Ayrıca güney kesimde Datça yarımadasının doğusu Marmaris, Köyceğiz çevresinde
alçak kesimlerde görülen Sığla günlük ağaçlarının teşkil ettiği ormanlar relikt bir topluluk olarak karşımıza çıkarlar. Ege bölgesindeki yüksek alanlarda ormanın üst
sınırı 2100 m. bulur.

3. Akdeniz Bölgesi Ormanları
Bu bölgemizdeki ormanlar Dalaman çayı vadisinin doğu kesiminden başlayıp İskenderun körfezinin doğusuna kadar devam eden Toros ve Amanus dağları üzerinde yer alır. Buradaki ormanlar genelde 700-800 m. yükseltiye kadar çıkan maki formasyonunun üzerinden başlar ve 2100 m.'ye kadar olan yükseltide devam ederler. Alt seviyelerde kızılçam ve çeşitli meşe türleri hakim olurken üst seviyeler 1200-2100 m. arası sedir, göknar ve ardıçlardan oluşur. Özellikle Lübnan sediri, Toros göknarı başlıca türlerdir. Bu bölgemizdeki orman alanları ülkemiz ormanlarının %20'sini kaplarlar. Akdeniz kıyıları boyunca uzanan ormanlarımızın %80'ni koru ormanı olurken %20 baltalık şeklindedir.

4. İç Bölgelerimizin Orman Alanları
İç bölgelerimiz orman alanları bakımından fakir bölgelerimizdir. İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki toplam orman alanı tüm Türkiye ormanları içinde ancak %10 gibi bir değere sahiptir. Bunda başlıca neden ise klimatik şartlardaki elverişsizlik ve yüzyıllar boyunca süregelen tahriptir. Özellikle yağışlardaki yetersizlik uzun süren kurak devreler ağaçlanmayı önler. İç Anadoludaki orman alanları volkanik yapı gösteren yüksek dağlar (Melendiz, Erciyes, Hasandağ) ile Yozgat Sivas arasındaki Akdağ yamaçlarında meşe toplulukları ardıç ve karaçam kümeleri halinde dikkati çeker. Doğu Anadolu'da ise ormanlık alanların hakim türü meşelerdir. Plato ve yüksek dağlar üzerinde parçalar halinde kuru orman karakterinde bulunurlar. Özellikle Güneydoğu Toroslar'da Mazı dağı, Kulp dağı ile Tunceli, Bingöl çevrelerinde yoğunluk kazanan bu ormanlar 850 m.'den başlayıp 2400-2600 m.'ye kadar çıkarlar. Doğu Anadolu Bölgesinde (Kuzeydoğuda Yalnızçam dağlarında, Sarıkamış çevresinde) ülkemizdeki orman sınırının en yüksek olduğu noktaya (2800 m.) ulaşılır, burada Sarıçam korulukları dikkat çeker.

Maki ve Garig Formasyonu
Genelde Akdeniz ikliminin hakim olduğu yerlerde ve orman tahribinin yoğun olduğu sahalarda ince gövdeli, sert, bazen kenarları dikensi, cilalı daimi yeşil yapraklı 3-4 m. boyları olan çalı görünüşlü ya da ağaççık şeklindeki bitki toplulukları maki formasyonu olarak adlandırılır. Bu formasyonu ülkemizde en yaygın olarak Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerimizde görürüz. Bu bölgelerimizde deniz seviyesinden başlayıp yer yer 600 m.'ye kadar olan sahalarda Maki formasyonu yoğun bir şekilde karşımıza çıkar. Bu formasyonun başlıca türleri Kocayemiş, Sandal, Funda,
Mersin, Menengiç, Keçiboynuzu, Pırnal Meşesi, Defne, Akçakesme, Erguvan, Katran ardıçı, Katırtırnağı, Zakkum, Laden, Tesbihtir. Bu türler gerçek Akdeniz ikliminden uzaklaştıkça çeşit bakımından azalmaları yanında karakter bakımındanda değişikliklere (Karadeniz Bölgesinde kışın yapraklarını döken Kızılcık, Geyikdikeni, Böğürtlen, Yabani erik, Yabani elma, Üvez, v.s.) uğrarlar.
Garik formasyonunun ise Akdeniz ikliminin hakim olduğu alanlarda ancak toprak şartlarının daha elverişsiz eğimlerin daha fazla ve yağışların daha az olduğu kesimlerde ayrıca makilerin tahrip olduğu sahalarda karşımıza çıkar. Bunlar son derece kurakçıl bitki topluluklarıdır. Başlıca türleri kermez meşesi, akçakesme, kekik, adaçayı, laden, katran ardıçı ve gevendir.

Step Formasyonu
Yağışların daha az mevsimler arasındaki sıcaklık farklarının daha fazla olduğu alanlar ot formasyonunun geliştiği sahalardır. Ot cinsi bitkilerden meydana gelen stepler, diğer bir değişle bozkırlar ülkemiz bütününde çok geniş alanlar kaplar. Bu sahaların bir kısmı doğal olurken bir kısmı da ormanların insanlar tarafından tahribi
sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan İç Anadolunun orta bölümü (Konya ve Ereğli havzaları, Tuz gölü çevreleri) asıl step sahası olarak karşımıza çıkar. Step formasyonunun gelişme gösterdiği bu bölümde yağışlar 250 mm. altına düşer. Bu sahada görülen bitkiler kendilerini kurak şartlara son derece adapte etmişler ve keçe gibi tüylü
dikenli, az yapraklı olarak karşımıza çıkarlar. Gerçek step alanları dışında ormanların tahribi ile ortaya çıkan step sahaları ise çok daha geniş sahalar kaplar. Bu bakımdan Doğu Anadolu platoları geniş ot formasyonu sahası olarak karşımıza çıkar. Buralarda görülen türler genelde yılın en yağışlı devresinde hızlı bir gelişme gösterir.
Daha sonra ise vejetatif hayatını son derece yavaşlatır. Step formasyonunda yer alan bitkilerin bir kısmı kısa yaşamlı olurken bir kısmıda yaşamını yıl boyunca devam ettirir. Buradaki türler daha ziyade soğanlı, yumrulu, dikenli ve kokuludurlar. Başlıcaları ise geven, yavşan otu, yumak otu, üzerlik otu, deve dikeni, sütleğen, kekiktir.
Alpin Çayırlar
Genellikle dağların yüksek kesimlerinde orman örtüsünün üst sınırından sonra ortaya çıkan ot örtüsü alanı Alpin çayırlar olarak bilinir. Ülkemizde Alpin çayırlar dağların 2100 m. den sonraki kesimlerde görülmeye başlar. İlkbahar ve yaz mevsimlerinde karların erimesi ile ortaya çıkan bu çayırlar rengarenk açan çiçekleri yanında yer yer de 1 m.'yi bulan uzun boyları ile dikkat çekerler. Kuzeyde yer alan Karadeniz Dağları ile Torosların yüksek seviyeleri yanında Kars-Ardahan yaylasının bulunduğu alan ülkemizde Alpin çayırlarının en belirgin görüldüğü sahalardır. Sıcaklık
derecesinin ağaç yetişmesine imkan vermediği bu alanlar genelde yılın büyük kesiminde karla örtülü olurken yaz mevsiminde bulutsuz açık atmosferi yanında elverişli sıcaklık koşulları ile çayırların gelişme alanıdır. Bu sahalar ayrıca ülkemizde büyükbaş hayvancılık ekonomisinin yürütüldüğü önemli sahalardır.

Kıyı Bitkileri
Üç yanı denizlerle çevrili olan ülkemizin 8000 km.'yi bulan kıyılarında yer yer görülen kumsal, plaj sahaları ve deltalar üzerinde çeşitli kıyı bitkileri ile karşılaşılır. Uzun kumul setleri ve onların gerisindeki art kıyı setleri arasında tuzlu bataklıklar ile delta alanlarında kumcul ve tuzcul kıyı bitkileri içinde en önemli türler olarak çeşitli saz ve kamış türleri yanında Ilgın, Hayıt, Zakkum ve Karaçalıyı sayabiliriz
                                
                                                                                                                               Önder TUNÇ


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekosistem, Ekoloji Madde Döngüleri

Şubat Neden 28 Gün Sürer?