Ekosistem, Ekoloji Madde Döngüleri

Ekoloji
Ekoloji; canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıların yaşama yerlerini; çevrelerini oluşturan; hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar gibi canlı grupları ile iklim, toprak gibi cansız faktörler arasındaki ilişkiyi inceler.
Bir bölgedeki canlı topluluklarını ve çevrelerini ifade etmek için ekosistem terimi kullanılmaya başlanmasıyla birlikte ekoloji kavramı yeni bir amaç kazanmıştır. Buna göre ekolojinin amacı ekosistemlerin işleyişlerini ve zamanla nasıl değiştiğini anlamak olarak ifade edilmiştir. Örneğin bir bölgedeki tavşan sayısının artmasının ya da azalmasının bölgede yaşayan diğer canlı türleri açısından nasıl bir değişime sebep olacağı, tarımda kullanılan DDT gibi ilaçların bölgedeki canlıların yaşamını nasıl etkilediği, denizde meydana gelen bir tanker kazasının deniz canlılarında ne gibi değişimlere sebep olduğu ekolojinin çalışma alanlarına girmektedir.

Ekositem
Belirli bir alanda karşılıklı ilişki içinde olan canlı ve cansız faktörlerin tümü ekosistemi oluşturur. Bir ekosistemde yaşayan insanlar, hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroorganizmalar o ekosistemin canlı (biyotik) faktörlerini meydana getirirken; su, hava, toprak, rüzgar ve güneş ışığı cansız (abiyotik) faktörleri oluşturur.
Bir kıta, bir okyanus ekosistem olarak kabul edilebileceği gibi bir orman, çayır, göl hatta akvaryum da bir ekosistem olarak kabul edilebilir. Bir ekosistemde canlı çeşitliliğini belirleyen en önemli faktör iklimdir. Canlı ve cansız varlıklar arasında etkileşimin sağlıklı olduğu ve gerekli enerji sağlandığı sürece ekosistem, kendi kendine yeterlidir. Dışarıdan müdahale olmadıkça bozulmaz. Ekosistemler kara ve su ekosistemi olarak iki büyük gruba ayrılabilir.

SU EKOSİSTEMLERİ
Akarsu Ekosistemi
Dere, nehir, çay gibi hareketli sulardır. Çok sayıda bitki ve hayvan bulunur. Akarsuların çığırlarına göre biyoçeşitlilik değişir.
Göl Ekosistemi
Göl, gölet ve baraj göllerinin oluşturduğu ekosistemdir. Abant Gölü ekosistemi.
Deniz Ekosistemi
Su derinliği, tuzluluk, sıcaklık gibi faktörler deniz ekosistemindeki canlı çeşitliliğini etkiler.
KARA EKOSİSTEMLERİ
Orman Ekosistemi
Çeşitli ağaç ve tek yıllık bitki türleri, şapkalı mantar çeşitleri ile hayvan türlerinin bulunduğu ekosistemdir. Amazon ormanları ekosistemi.
Çayır Ekosistemi
Çayırlıkların hakim olduğu, az ağaç türleri ile değişik hayvan türlerinin bulunduğu ekosistemlerdir. 
Tundra Ekosistemi
Kutup bölgelerine yakın yerlerde, sıcaklığın 10 dereceyi geçmediği yerlerdeki ekosistemdir. Genellikle buzullar hakimdir. Bitki gelişimi için uygun olmamakla birlikte kısa çalılıklar ile ren geyiği, tilki gibi hayvanların bulunduğu ekosistemlerdir.
Çöl Ekosistemi
Gece gündüz sıcaklık farkının yüksek olduğu, kaktüs, çeşitli çalılıklar gibi bitki türleri ile çöl tilkisi, yılan, akrep gibi hayvanların bulunduğu ekosistemlerdir.

Popülasyon
Belli bir bölgede yaşayan aynı türden canlıların oluşturduğu canlı topluluğuna popülasyon denir. Popülasyon sadece aynı türden canlılardan oluşmakla birlikte, yaşadıkları yerlerde başka popülasyonlar da yer alabilir.

Taşıma Kapasitesi
Belirli özelliklere sahip bir ekosistemde bulunabilecek en fazla birey sayısına denilir.

Komünite
Belirli bir alanda yaşayan ve aralarında etkileşim bulunan farklı türlere ait popülasyonlardan oluşan canlılar topluluğuna komünite denir.  Komünitede aynı yaşam ortamını paylaşan türler bir arada bulunmakla birlikte, bir komünite içinde başka komüniteler de bulunabilir.  Örneğin bir sazlıktaki sülükler, kurbağalar, sazlar ve mikroorganizmalar bir komüniteyi oluşturur. Ayrıca oradaki bir hayvanın sindirim boşluğundaki çeşitli mikroorganizmalar da komünite olarak adlandırılır.
Biyosfer
Canlıların havada, karada ve suda yaşadığı kabul edilen ve canlı küre olarak bilinen 16-20 km kalınlığındaki tabakadır. Biyosferin atmosfer içindeki yüksekliği 10000 m’ye ulaşır. Bu yükseklikten öte bakteri ya da mantar sporlarına rastlanmamıştır. Yerde yaşayan kara hayvanları için biyosfer 6500-6800 m, yeşil bitkiler için 6200 m yüksekliğe kadar çıkabilir. Denizin altında ise 5000 m derinlikte canlıların yaşadığı saptanmıştır.



Habitat
Bir türün yaşamsal faaliyetlerini en iyi şekilde devam ettirebildiği yaşam alanıdır. Diğer bir ifadeyle bir canlının arandığı zaman bulunduğu yerdir. Habitat, bir orman veya bir çayırlık kadar büyük olabileceği gibi, çürümüş bir ağaç kütüğü kadar küçük de olabilir. Birden fazla hayvan türü, özel bir habitatta birlikte yaşayabilirler. Bitki örtüsü, besin ve su habitatı oluşturan temel faktörlerdir. Bu faktörlerin değişmesi, canlıların habitatının değişmesine sebep olabilir. Aşağıda bazı canlıların habitatları verilmiştir.
Kelaynak kuşları: Birecik’teki kayalıklar, İnci Kefali: Van Gölü, Kaktüs: Kuzey Amerika çölleri gibi..

Biyom
Yerkürenin sıcaklık, rüzgar, nem gibi iklim koşullarına ve enlem, yükseklik gibi coğrafik koşullara bağlı olarak geniş coğrafik bölgelerinde bulunan büyük ekosistem tiplerine biyom denir. Biyomlar geniş coğrafik bölgeleri içine alan büyük ekosistem tipleridir. Her biyom farklı tipte iklim, bitki ve hayvan türleri ile karakterize edilir. Biyomlar karasal ve sucul olmak üzere iki grupta incelenebilir.  

KARA BİYOMLARI
Orman Biyomları

Tropikal Yağmur Ormanları: Orta Ve Güney Amerika, Afrika, Avustralya Ve Asya’nın Ekvator’a yakın kısımlarında yer alır. Biyolojik çeşitlilik çok zengindir.
Ilıman Bölge Yaprak Döken Ormanları: Kuzeydoğu Amerika, Avrupa, Asya Ve Avustralya’da Bulunur.
İğne Yapraklı Ormanlar: Dünya üzerinde bölgesel değil, daha çok parçalı bir dağılıma sahiptir.
Çayır Biyomları

Dağların yüksek kesimleri ile ılıman karasal iklim bölgelerinde görülür. Ülkemizde İç Anadolu’da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görülür.
Çöl Biyomları

Güney Afrika’daki Kalahari Çölü, Kuzey Afrika’da Sahra Çölü ve Arabistan Çölü büyük çöllere örnektir.
SUCUL BİYOMLAR
Tatlı Su Biyomları

Göl Biyomları:Eymir Ve Mogan Gölü Biyomları.
Akarsu Biyomları: Nehir, Çay, Dere Bu Biyomları.
Sulak Alanlar:  Bataklıklar, sazlıklar, sulak çayırlar sulak alan kapsamı içindedir.
Tuzlu Su Biyomları

Okyanuslar ve denizler tuzlu su biyomlarını oluşturur.

Fauna
Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümüne fauna denir. Faunalar bulundukları yere göre adlandırılır.
Flora
Belli bir bölgede yaşayan bitkilerin tamamına flora denir. Türkiye florası, nerdeyse tüm Avrupa kıtası bitki çeşitliliğine denk olan 12.000 bitki taksonuna sahip olup, bu bitki türlerinden 3708 tanesi endemiktir.

MADDE DÖNGÜSÜ
Ekosistem birbirleri ile ilişkili olan canlı ve cansız varlıklardan oluşmuştur. Ekosistem bu varlıklar arasındaki madde ve enerji alışverişi ve dolaşımı sayesinde kendisini yeniler ve besler. Ekosistemin enerjisini güneş sağlar, ancak hayatın devamı için gerekli olan su ve diğer kimyasal maddeler dünyamızda yer alır. Ekosistemlerde madde varlığı sınırlıdır, alınan maddeler yerine konmadığı takdirde tükenmeye mahkûmdur. Ekosistemlerin dengesini koruyabilmesi ve varlığını sürdürebilmesi (dünyada hayatın devamı için) madde ve enerji döngüleri sırasında alınan maddelerin yani inorganik maddelerin kullanıldıktan sonra cansız ortama geri verilmesi sayesinde olabilir.   
Doğada yaşamın sürekliliği için karbon, su, oksijen, azot, oksijen ve fosfor gibi maddeler ekosistem içinde devirli olarak kullanılırlar. Yani canlılar ihtiyaç duydukları bu maddeleri yaşadıkları ortamdan alır, kullanır ve bir şekilde ortama geri verirler ve sürekli olarak devirler yapıp yenilenerek canlılar tarafından tekrar kullanılır.
Hayatın devamı için gerekli olan maddelerin ekosistem içinde canlılar ve cansız çevreleri arasındaki dolaşımına Ekolojik Madde Döngüleri ya da Madde Çevrimleri denir. Bu döngülerin biyolojik, kimyasal ve jeolojik etmenleri olduğundan Biyojeokimyasal Döngüler de denir. Madde döngüsünün enerji akışından farkı ekosistem içinde sürekli devir yapmasıdır. Madde döngüleri güneş enerjisi sayesinde gerçekleşir.

SU DÖNGÜSÜ
Su, bazı doğal kuvvetler ve hava hareketleriyle atmosfer ile yer yüzündeki karalar ve sular arasında sistemli bir şekilde hareket etmektedir. Buna su döngüsü veya hidrolojik dolaşım denir.Güneş enerjisinin ısıtmasıyla ,çeşitli kaynaklardan atmosfere çıkan su buharı;yağmur,kar, dolu gibi yağış biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner.Bu suyun bir miktarı yer altı sularına karışırken,daha büyük bir kısmı,göl ve deniz gibi kaynaklarda birikir.
http://ga.water.usgs.gov/edu/graphics/turkish/wcdiagram.jpg

Not I: İnsanlar tarafından kullanılan sular kimyasal maddeler, fabrika atıkları, nükleer atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler vb. kirletilen bu sular yağışlarla yeraltı suyu ve içme sularına karışır. Doğal döngü içinde de yeterince temizlenemez ve canlılar için büyük bir tehlike oluşturur.   

Su döngüsü 3 evre halinde gerçekleşir.
1.Buharlaşma: Suyun ısınarak buharlaşması, bitkilerinde terleme yoluyla atmosfere verilmesidir. Yeryüzündeki buharlaşma güneşin sıcaklık etkisi ile gerçekleşir. Suyun buharlaşma alanları denizler, okyanuslar, akarsular, yağış alanları ve toprak yüzeyidir. Ayrıca bitki ve diğer canlıların terlemesi de buharlaşma alanları arasında yer alır. Buharlaşma yoluyla su atmosfere verilir. 
2.Yoğunlaşma: Su buharının soğuyarak doygun hale gelince su zerreciklerine ve buz kristallerine dönerek bulutları oluşturmasıdır.
3.Yağışlar: Yoğunlaşan su zerreciklerinin daha soğuyup su damlaları halinde yer çekimi etkisiyle yere düşmesidir. Yeryüzüne düşen suların bir kısmı toprak derinliklerindeki bitki köklerine alınır, bir kısmı da diğer canlılar tarafından kullanılır.  Yağışlarla yeryüzüne düşen suyun büyük bir kısmı yüzey akıntıları şeklinde deniz, okyanus, akarsu ve göllere karışarak akarsular, göller ve yeraltı suları yoluyla denizlere ulaşarak döngüyü tamamlar.

 
Not II: Küresel ısınma sonucu karalarda buharlaşmanın artması, sıcaklığın artması sonucu bağıl nemin azalmasıyla yağışların azalması insanların kullanabileceği tatlı su miktarının da azalmasına neden olur. Ayrıca bazı yerlerde kuraklık, bazı yerlerde ise sel olayları artar.

KARBON DÖNGÜSÜ
Karbon atomları canlı dokularını meydana getirdikleri için tüm yaşamın temel taşıdır. Karbonun çoğu karbondioksit şeklinde bulunur. 
Yeryüzünde karbonun dört ana kaynakta bulunur
1.Atmosfer (havaküre):Karbondioksit, karbonmonoksit gibi gaz bileşikleriyle
2.Hidrosfer (Suküre):Karbondioksit ve bikarbonat gibi suda çözülmüş şekilde
3.Litosfer (Taşküre):Petrol türleri, kömür türleri, doğal gaz, kaya gazı gibi fosil yakıtlarında
4.Biyosfer (Canlılar Küresi):Canlı bünyesindeki organik moleküllerde

Doğadaki karbonun çoğu karbondioksit şeklindedir. Karbondioksitten çıkan karbon fotosentez için çok önemlidir. Havadaki karbon dioksit, su ve besleyici tuzlarla birlikte fotosentez işleminde kullanılır.
Bu işlem sonucu oksijen ve organik maddeler üretilir. Yeşil bitkiler, havadan karbondioksiti alarak fotosentez sonucunda organik bileşiklere dönüştürürler. Bitkilerin yapısındaki bu karbon bitkilerle beslenen hayvanlara ve besin zinciri yoluyla diğer canlılara geçer. Bu canlıların atıklarıyla ve fosilleriyle toprağa karışır ve bakteriler tarafından parçalanarak toprağın yapısına katılır.
       
Solunumda ise bunun tersi olur. Yani organik maddeler oksijen eşliğinde parçalanır. Bu işlemde karbon dioksit ve su üretilir. Karbondioksit sıcaklığı tutucu etkisi olan bir gazdır. ( sera gazı) Günlük ve mevsimlik sıcaklıkların aşırı artmasını ve azalmasını engeller. Aşırı artması yere gelen sıcaklığı tutarak küresel ısınmaya neden olmaktadır.
Denizlerle atmosfer arasında karbon alışverişi çok yavaştır. Bu da ilk 100 metrede olur. Karalardan erozyon ile taşınan inorganik ve organik maddeler aracılığı ile karbon denize gelir. Karadan gelen, kabuklu hayvanların bünyesindeki organik karbon, karbonat, bikarbonatlar deniz tabanlarında tortullar içinde birikir. Denizler karalara göre 50 kat daha fazla karbon içerdikleri için karbon akışını düzenleyen en önemli kaynaklardır.
http://www.harunyahya.org/bilim/mikrodunya/res/mikrodunya171.jpg
                  
Karbon döngüsü atmosfer, litosfer, hidrosfer ve biyosfer arasında gerçekleşir. Döngü bozulmadığı sürece doğada karbon denge halindedir. Atmosferdeki CO2 miktarı bellidir. Havadan alınan co2 tekrar verilmemiş olsa idi fotosentez giderek azalacak ve 35 yıl gibi bir süre sonra besin zinciri durarak dünyada hayat kalmayacaktı. İnsanın olumsuz etkisi ile atmosferdeki karbon dengesi bozulmaktadır. Çünkü sanayileşme ile birlikte atmosfere eklenen karbondioksit miktarı %25 artmıştır.
Dengenin bozulmasında;         
Atmosferdeki karbon dioksit ile sudaki karbon dioksit denge halindedir. Karbondioksitin karadaki doğal kaynağı yanardağlardır. Hızlı sanayileşme, kentleşme ve nüfus arştı ile insan fosil yakıtları gömülü oldukları yerden çıkararak fazla kullanmaktadır. Kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil yakıtların ve kireç taşının çözülmesi sonucunda atmosfere atılan karbon dioksit miktarı artmaktadır.

 
Yeryüzündeki doğal bitki örtüsünün azalması da (orman yangınları gibi sebeplerle) karbon dengesini önemli ölçüde etkiler. Bu durum insan eliyle atmosferdeki karbon dengesinin bozulabileceğini göstermektedir. Atmosferde artan karbondioksit miktarı yeryüzü sıcaklığının birkaç derece artmasına neden olacaktır. Yeryüzü giderek ısınacak, kutuplardaki buzulların erimesiyle deniz seviyesi yükselecek ve dünya iklimi değişecektir. 

Doğada Karbon Tüketimi;
Doğada Karbon Açığa Çıkması;
1-Kara ve deniz bitkilerin fotosentez yapması.
2- Deniz hayvanlarının kabuk oluşumunda kullanması.
3- Deniz hayvanları ve bitkilerinin ölmesi tabana çökerek karbonatlı kayaların oluşması.
4-Ölen canlıların bünyelerindeki karbon zamanla basıncın etkisiyle petrol, kömür gibi fosil yakıtlara dönüşmesi. 
5- Atmosferde gaz haldeki karbon bileşiklerinin su içinde çözülerek deniz/okyanuslara geçmesi
1-Canlıların solunum yapması.
2-Ölen canlıların çürümesi.
3-Orman yangınları. (her türlü yanma olayı)
4-Karbonatlı kayaların fiziksel ve kimyasal olarak ayrışması, karstik kayaçların çözülmesi
5- Denizler/Okyanuslar içindeki çözülmüş oksijenin atmosfere geçmesi.
6-Volkanizma olayları, yanardağ patlamaları.
7-Fosil yakıtların yakılması.
             
AZOT DÖNGÜSÜ
Azotun doğada en bol olarak bulunduğu yerler;
1.Atmosfer (atmosfer bileşiminin %78’i azottur)
2.Canlıların yapısı (Canlı vücudunda Proteinlerin, Nükleik asitlerin, çeşitli hormonların ve vitaminlerin yapısında bulunur.)
Azotun asıl kaynağı atmosferdir. Fakat bazı mikroorganizmalar hariç canlılar azot gazını doğrudan doğruya kullanamazlar.
Azotun bitkiler tarafından kullanabilmesi için bazı süreçlerden geçerek nitrit ve nitratlara dönüştürülmesi veya bağlanması gerekir. Azot bitkiler tarafından inorganik nitrat(NO₃)- , bazı bitkiler tarafından da amonyum tuzları(NH₄)+ hâlinde kullanılır. Hayvanlar azot ihtiyaçlarını beslenme yoluyla diğer bitki ve hayvanlardan karşılarlar. Ayrıca azot miktarı topraktaki verimi oldukça etkiler.

Azotun doğadaki dolaşımı:
1-Atmosferde yıldırım ve volkanik faaliyetler sırasında ortaya çıkan elektrik deşarjları gibi atmosferik olaylar sonucunda azot oksijen ile birleşerek nitratlara dönüşür. Bu nitratlar yağışlarla yere inerek toprağa karışır. Bitkiler tarafından alınır duruma getirilir
2- Azotun toprağa bağlanması topraktaki bazı bakteriler tarafından gerçekleştirilir.( örneğin fasulye ve bezelye gibi bitkilerin köklerinde yaşayan bakteriler) Tüm canlıların ölüleri ve atıklarındaki proteinler parçalanarak önce amino grup asitlere, sonra amonyağa dönüştürülür. Amonyak, nitrit bakterileri ile nitrit tuzlarına, nitrit tuzları nitrat bakterileri ile nitrat tuzlarına dönüştürülür. Bu olaya nitrifikasyon denir. Nitrifikasyon olmadan bitkiler azotu kullanamazlar.
3-Atmosferdeki azot ise baklagillerin köklerindeki azot bağlayıcı bakteriler tarafından nitrat tuzlarına dönüştürülür. Nitrat tuzları bitkilerin kökleriyle alınır, fotosentez sonucunda bitkisinin yapısına katılır.
4-Azot besin zinciri yoluyla bitkilerden otçullara, onlardan etçillere geçer.



5- Tüm canlıların ölüleri ve atıklarındaki proteinler ayrıştırıcılar tarafından parçalanır. Çeşitli mikroorganizmaların ve bakterilerin de etkisiyle azotun bir kısmı suda çözünmüş nitrat tuzları şeklinde toprakta kalır. Bir kısmı da azot gazına indirgenmiş olarak yeniden atmosfere döner. Bu olaya ise denitrifikasyon denilir. Bu şekilde azot döngüye katılmış olur.
Not: İnsanlarda azot döngüsünü de olumsuz etkilemektedir. Havadaki azot geliştirilen teknoloji sayesinde yapay gübre yapımında kullanılır. Yapay gübrenin tarımda verimi arttırmak için fazla kullanılması toprağın doğal özelliklerinin kaybolmasına neden olur. Dolayısıyla çevrede bitkilerce kullanılabilir azot eksikliği, insanlar açısından da beslenme yetersizliği ve açlık sorununu gündeme getirmektedir.         

 

OKSİJEN DÖNGÜSÜ
Canlıların aldıkları besinleri enerjiye dönüştürebilmeleri için oksijen gereklidir. Atmosferde % 21 civarında oksijen bulunur. Oksijen doğada üç şekilde O, O₂, O₃ olarak bulunur. Atmosferde serbest halde moleküler oksijen (O₂) Şeklinde bulunur. Çok reaktif bir gaz olduğu için çeşitli elementlerle birleşir.
Ozon her zaman atmosferde bulunmaz güneşten gelen ultraviyole ışınları ve yıldırım etkisiyle O₂ nin O₃ e dönüşmesi ile oluşur. Atmosferin Zaralı ışınları süzen filtresi durumundadır.
Oksijenin kaynakları:
1-Atmosfere en önemli oksijen sağlayan kaynak yeşil bitki ve alglerin fotosentez sonucunda kullandığı CO₂ yerine oksijen vererek oksijen döngüsü gerçekleştirmelerdir.  Canlılar tarafından solunumunda kullanılır ve karbondioksite dönüştürülür. Bu olayı denizlerde algler gerçekleştirir. Dünyamızdaki oksijenin % 60’lık kısmını algler sağlar. Ayrıca oksijen, ultraviyole ışınları etkiyle ozona dönüşür.       
2-Atmosfere oksijen sağlayan bir başka kaynakta atmosferdeki suyun ışık yardımıyla oksijen ve hidrojene ayrışması sonucu açığa çıkan oksijendir.(Fotoliz)
Atmosferdeki oksijen tüketimi:
 Solunum, Yakıt madenlerin yanmasında, organik maddelerin oksidasyonunda (besinlerin yakılmasında) kullanılır. Dünyada oksijen miktarında yere, zamana ve yükseltiye göre büyük değişiklikler olur.

FOSFOR DÖNGÜSÜ
Fosfor;
1.Canlılarda, dişlerin, kemiklerin ve nükleik asitlerin (DNA-RNA) yapısında bulunur.         
2.Doğadaki fosfat kaynakları ise yer kabuğundaki fosfatlı kayalar ve denizler/okyanuslardır.
Bu döngünün temeli fosforun karalarda denizlere denizlerden de karalara taşınmasıdır. Kayalardaki fosforun bir kısmı yağmur ve erozyon etkisiyle çözünerek suya karışır. Sudaki fosfor bitkiler tarafından alınır ve fosforlu bileşikler dönüştürülür. Besin zinciri yoluyla hayvanlara geçer. Bitki ve hayvan atıklarından ayrıştırıcılar tarafından tekrar inorganik fosfata dönüştürülerek bitkiler tarafından kullanılır. Denizlerdeki fosfor denizlerdeki bitki ve hayvanların ihtiyacını karşılar. Balıklarla ya da suda avlanan kuşların dışkıları ile tekrar karaya taşınır.
Fosfatlı kayalar işlenerek yapay gübre elde edilir. Yapay gübre olarak toprağa atılan fosfor, toprak erozyonu ile akarsulara, oradan da tekrar denizlere sürüklenir. Böylece fosforun karalardan denizlere dönüşü hızlandırılmış olur. İnsanların bu ve benzeri faaliyetleri ise fosfor kaynaklarının tükenmesine yol açabilir.

MADDE DÖNGÜLERİNİN YARARLARI
Tüm canlılar dünyanın yüzeyinde ya da yüzeye çok yakın ince bir toprak katmanında yaşarlar ve güneş enerjisinin dışındaki gereksinimlerini bu katmanın içerdiği kaynaklardan karşılarlar. Eğer yaşamın sürmesi için gerekli olan su,oksijen ve diğer maddeler sadece bir kez kullanılmış olsaydı hepsi şimdiye kadar tükenmiş olurdu.
Doğanın tüm işlevlerinin çevrimler halinde düzenlenmiş olması bu işlevlerin sonsuza dek yinelenmesini sağlamaktadır.Hava,su,toprak,bitkiler ve hayvanlar arasında sürekli bir alışveriş olması yeryüzünün tüm zenginliklerinin tekrar tekrar kullanılabilmesine ve böylelikle yaşamın sürmesine olanak verir.


                                                                                                                                                                                                                                                                       Hazırlayan: Önder TUNÇ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bitki Ekolojisi - Fitocoğrafya

Şubat Neden 28 Gün Sürer?